| Anlıyorsun değil mi ? |
| Batı ile batı dışı toplumların/medeniyetlerin (özellikle müslüman toplumlar) ilişkisi sosyal bilim penceresinden pek bir garip görünüyor. Arapların batıyla ilişkisi mesela; teknolojik tüketim düşkünlüğü, fütursuz futbol yatırımları. En kaba tabiriyle yapıştırma, zorlama, sonradan görme. Halbuki doğululuğun temel dinamiği sahicilik, içtenlik, sadelik değil mi? Hind'de öyle görünüyor. Batı'yla hesapsız, temelsiz bir alışveriş. Slumdog Millionaire filmine bakarsanız, filmi bir Bolywood filmindem farklı kılan milyoner yarışması ve yükselen binalar. Romantizm anlayışları, toplumsal ilişki tarzlarında ciddi bir dönüşüm göze çarpmıyor. Filmde veya toplımda bu anlamda bir yenilik görmüyorsunuz; değişen tek şey araçlar Pakistan da ha keza. Baktığımızda sosyolojik anlaımda batıyla en dengeli etkilişimi içerisinde olan 'Doğulu' biziz gibi gözüküyor. Biz de kendimize dışarıdan bakamadığımızdan öyle görünüyor belki de. ====== Bilgi kültüreldir hem üretilmesi bakımından hem algılanması. Felsefenin mümkün soruları ile rasyonel sorgulamaya tabi tutulabilse de filozofların paradigması da kültürel, aklın kendisi de öyle. Örüntülerin niteliği ve üretildiği dilin semantik imkanlarına haiz olduğu ölçüde makes buluyor tüm epistemolojik savlar. Toplumsal bilimler ve düşün için bu yargı kaçınılmaz. Kastedilen kültür iki şekilde düşünmek lazım. Birincisi -yukarıda kastedilen- bir bilgi üretim sürecinin de onun var eden toplumsal koşullardan bağımsız olmadığı yönünde bir kültür tanımı. Kodlarının ve sözcüklerin toplumda kullanılan anlamları ödünç alarak ulaşılan en genel yargılara ulaşmaya çabası gibi. Kültürel olan bilgi, yargı, kimlik, değer üretme süreci; bu sürecin dinamizmi, kültürden ödünç aldığı anlamların arkeolojisini yaparak genetiğine ulaşması ve aklın algoritmalarını kullanması sonucunda evrensel bir kültürü (yani bir medeniyeti) keşfetme veya oluşturma süreci. (Evrensel olmanın yolu yerel olmaktan geçer hikayesinde olduğu gibi) Şununla kapatalım. Medeniyetle ilgili herşey insana dairdir, ve insan tek bilebilen ve kavrayandır. Doğa bilimleri tarafından belli ölçülerde tartışma götürmez bir şekilde tanımlanan varlık ve varlığın entegre bir parçası olarak insanın edimleri, tüm kesinlik için de hep bir dinamizm ve yenilik barındırıyor. Doğadaki tek düzelik anlamını insan tarafından öznelleştirildiğinde kazanıyor. Belki de anlam yok. Anlam bizim öznelliğimizden ibaret sadece. Ama tek özgürlüğümüz, (Yaradanın) bizi, ruhumuzu serbest bıraktığı tek alan 'anlam' değil midir? Ve varlığımızın tek referansı var olmamızla ilgili herşey değil de sadece anlaşılmak algınlamak değil midir ? Anlıyorsun değil mi :) |
Sanal bir tarihsellik olabilir mi? Düşünce de bıraktığı izdir aslolan ve bu da düşüncenin hammaddesi bilgiden geçer.
22 Ocak 2012 Pazar
Anlıyorsun Değil mi ?
Kaydol:
Yorumlar (Atom)